Bilindiği üzere Emirdağ Lahikası’nı Afyonkarahisar’da yazmıştır ve Emirdağ Afyonkarahisar’ın bir ilçesidir ve Afyonkarahisar’ın plaka kodu ise 03’tür.
Burada Bediüzzaman şifreleri üstü kapalı olarak Risale-i Nur Külliyatına koymuştur. Mehdi ile ilgili ayrıntılı bilgi için sitemizin KÜTÜPHANE bölümünden Hz. Mehdi Kim? kitabını indirip okuyabilirsiniz…

Bediüzzaman ahir zamanda Hz. Mehdi’nin yanında bulunan mümin topluluğunun mukaddes bir cemaat olduğunu, bu cemaatin önderliğini yapan Hz. Mehdi’nin de Hz. Peygamber (sav) soyundan gelen mukaddes biri olacağını belirtmiştir.
Nitekim Bediüzzaman bu sözünün son cümlesinde “ONUN ÜÇ GÖREVİ OLACAK” cümlesiyle bu konuya açıklık getirmekte, bu üç görevi, yanındaki kutsal toplulukla birlikte, Hz. Mehdi’nin de bizzat başlarında bulunarak yerine getireceğini ifade etmektedir.

Nitekim Hz. İsa ve Hz. Mehdi’nin manevi birer şahıs, ruh ya da mana gibi görünmez birer güç olarak tanımlanması, Kuran ayetlerinde bildirilen Allah’ın adetullahı (Allah’ın kanunu) ile tamamen çelişmektedir.
Tarih boyunca hiçbir elçi veya peygamber, bir şahsı manevi olarak gelmemiştir. Kuran’da çeşitli toplumlara gönderilen elçiler, nebiler ve resullerin hayatları, mücadeleleri ve tebliğleri hakkında pek çok bilgi verilmiştir.
Yaşamlarının sonuna kadar gönderildikleri kavimleri hak dine davet etmiş, onları Allah’ın azabına karşı uyarıp korkutmuş ve iman edenleri cennetle müjdelemişlerdir.
Yaşadıkları toplumlardaki inkarcıların baskılarına, kurdukları tuzaklara ve hak dine yönelik mücadelelerine sabır ve tevekkülle karşı koymuş, onları Allah’ın razı olacağı ahlakı yaşamaya çağırmışlardır.
Tüm bu bilgiler bize, tarih boyunca hiçbir elçi, nebi veya resulün manevi bir şahıs olarak gönderilmediğini, tüm elçilerin birer fert olarak geldiklerini göstermektedir.

Yüzyıllardır süregelen bu adetullah (Allah’ın kanunu), tüm İslam tarihinde olduğu gibi ahir zamanda gelecek olan Hz. İsa ve Hz. Mehdi için de söz konusudur.
Ancak elbette ki tüm peygamber ve elçilerin olduğu gibi Hz. İsa ve Hz. Mehdi’nin de kendilerinden ayrı olarak şahsı manevileri de olacaktır.
Kuran’da, gönderilmiş olan tüm peygamber ve elçilerin çevresinde, onlara inanan ve gösterdikleri hak yolu izleyen birer topluluk olduğu haber verilmiştir.
Elçilere iman eden bu kimseler ve onların elçileriyle birlikte yapmış oldukları faaliyetlerin tümü, bu elçilerin şahsı manevilerini oluşturur.
Kuran’da peygamberlerin hayatlarını anlatan kıssalarda bu durum açıkça görülmektedir.
Örneğin Peygamberimiz (sav)’in ashabı onun şahsı manevisini oluşturmuştur.
Fakat bu, Peygamber Efendimiz (sav)’in varlığı şartı ile oluşmuştur.
Bu durum ahir zamanda da değişmeyecek, Bediüzzaman’ın da dile getirdiği gibi, Hz. İsa ve Hz. Mehdi beraberlerindeki mümin topluluklarının başında bizzat birer hidayet önderi olarak bulunacaklardır.

Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin “bir veya iki görevi değil, tam olarak ÜÇ BÜYÜK VAZİFESİ OLACAĞINI” bildirmektedir.
Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin temsil ettiği cemaatiyle birlikte bu üç görevin üçünü birden yerine getireceğinden bahsetmiştir.
Bediüzzaman bunun, Hz. Mehdi’yi kendisinden önce gelen müceddidlerden ayıran ve tanıtan en önemli alametlerinden olduğunu bildirmiştir.

Bu üç büyük sorumluluk diğer İslam alimlerinin dönemlerinde tam olarak yerine getirilmiş değildir.
Bediüzzaman eserlerinde Hz. Mehdi’den önce gelen müceddidlerin, onun üç vazifesinden yalnızca birisini yerine getirdiklerini söylemiştir.
Ancak ahir zamanda gelecek Hz. Mehdi’nin her üç görevi de birarada yapacağını ve bu özelliği nedeniyle de ahir zamanın “Büyük Mehdi”si ünvanını alacağını belirtmiştir.

Birincisi: FEN VE FELSEFENİN tasallutiyle (etkisiyle) ve MADDİYYUN VE TABİİYYUN TAUNU, (materyalizm, Darwinizm ve ateizm hastalığı) beşer içine intişar etmesiyle (insanlar arasında yayılmasıyla), herşeyden evvel FELSEFEYİ VE MADDİYYUN fikrini (materyalizm, Darwinizm ve ateizm gibi Allah’ı inkar eden dinsiz akımları) TAM SUSTURACAK TARZDA imanı kurtarmaktır.
Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak)… (Emirdağ Lahikası, s. 259)

Bediüzzaman bu sözünde, Hz. Mehdi’nin üç büyük görevinden birincisini açıklamaktadır.
Buna göre Hz. Mehdi’nin birinci görevi, “materyalist ve ateist felsefeleri tamamen susturacak bir şekilde insanların imanlarını kazanmasına vesile olmak”tır.
Bediüzzaman bu sözlerinde fen ve felsefenin etkisiyle materyalizm, Darwinizm ve ateizm gibi Allah’ı inkar eden dinsiz akımların insanlar arasında yayıldığına dikkat çekmiştir.
Bediüzzaman bu akımların etkisiz hale getirilerek tam olarak susturulmasının ve insanların imanının kurtarılmasının Hz. Mehdi’nin birinci görevi olduğunu belirtmiştir.

Bediüzzaman burada Hz. Mehdi’nin birinci göreviyle ilgili olarak “fen ve felsefe”nin etkisine özellikle dikkat çekmektedir.
Bilim ve felsefe, iman şuuruyla yaklaşan insanların bakış açısıyla ilerlediğinde, büyük atılımlara, Allah’ın varlığının ve sıfatlarının daha iyi anlaşılmasına vesile olur.
Bilimin, materyalizm savunucuları tarafından insanlar üzerinde oluşturulan yanlış yönlendirmelerini, Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi Hz. Mehdi ortadan kaldıracaktır.
Ahir zamanda teknolojinin hızla ilerlemesiyle birçok bilim dalında gelişmeler olacaktır.
Allah’ın varlığının delilleri, yeryüzündeki iman hakikatleri bilimsel delilleriyle açıkça ortaya çıkacaktır.
Hz. Mehdi bu gerçekleri insanlara en etkili yöntemlerle ulaşacak ve bu konuda dünya çapında bir sonuç elde edecektir.
Mesih Deccal’in ahir zaman fitnesi, ancak böyle güçlü yöntemlerle kırılacaktır.

Materyalizm ve ateizm, insanlığa büyük felaketler getiren sapkın akımlardır.
Darwinizm, materyalizm ve ateizme fikri dayanak oluşturur.
Darwinizm’in iddiası, kainatın ve canlılığın kör tesadüfler sonucunda kendi kendine yaşamı var ettiğidir.
Son 150 yılın en büyük aldatmacası olan bu akımın fikren tam anlamıyla susturulması günümüze kadar mümkün olmamıştır.
Darwinizm, modern bilimin son bulguları ve ilerleyen teknoloji vesilesiyle Hz. Mehdi döneminde tamamen ortadan kalkacaktır.
İnsanlık tarihinin gördüğü bu en şiddetli fitnenin fikren susturulması Hz. Mehdi zamanında gerçekleştirilecektir.

Bediüzzaman bu sözlerinde Hz. Mehdi’nin, “FELSEFEYİ VE MADDİYYUN FİKRİNİ TAM SUSTURACAK TARZDA” bir çalışma yürüterek insanların imanlarının kurtulmasına vesile olacağını belirtmiştir.
Bediüzzaman, ahir zamanda ateist felsefelerin bir tehlike oluşturacağını bildirmiş, özellikle Darwinist, materyalist felsefelerin ateizmle güç bulacaklarını ve Allah’ın varlığını inkar edecek tehlikeli bir çizgiye geleceklerini ifade etmiştir.
Bu nedenle Hz. Mehdi’nin birinci vazifesinin, maddecilik fikri, yani Allah’ı inkar üzerine kurulmuş materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle mücadele etmek ve bu felsefelerin insanlar üzerindeki etkisini tam anlamıyla kaldırmak olacağını belirtmiştir.
Bediüzzaman’ın burada kullandığı “TAM SUSTURACAK TARZDA” ifadesi son derece önemlidir. Bilindiği gibi materyalizmin hem Türkiye’de hem de dünyada kuvvet bulması Bediüzzaman zamanında devam ettiği gibi, vefatından yani 1960 yıllarından sonra da günümüze kadar devam etmiştir.
Televizyon ve radyo kanallarının gelişmesiyle, yazılı basının da desteğiyle etkileri giderek artmıştır.
Yani Bediüzzaman’ın vefatından sonra da materyalizm propagandası artarak 21. yy’a kadar gelmiştir.

Dolayısıyla kendisinin de ifade ettiği gibi, Bediüzzaman’ın döneminde bu konuda tam bir sonuç elde edilememiştir.
Bediüzzaman bu sözünde kullandığı “TAM SUSTURACAK TARZDA” ifadesiyle bu gerçeğe dikkat çekmiştir.
Materyalizm, ateizm ve Darwinizm’in çöküşüyle birlikte insanların imanını kurtarma görevi dünya çapında Hz. Mehdi’ye verilmiştir.
Bediüzzaman’ın bizzat başladığı, ancak bütünüyle sona ermeyen bu akımla fikri mücadele, Hz. Mehdi ile devam edecek ve sonuca ulaştırılacaktır.

Bediüzzaman da “tam susturacak” ifadesiyle, ancak Hz. Mehdi’nin bu mücadelede “tam bir üstünlük sağlayacağına” işaret etmektedir.

İkinci vazifesi: HİLAFET-İ MUHAMMEDİYE (A.S.M.) ÜNVANI İLE (Peygamberimiz (sav)’in halifesi ünvanı ile) ŞEAİR-İ İSLAMİYEYİ (İslam ahlakının esaslarını) İHYA ETMEKTİR (yeniden canlandırmaktır) ALEM-İ İSLAM’IN VAHDETİNİ (İslam aleminin birliğini) NOKTA-İ İSTİNAD EDİP (dayanak noktası yapıp) beşeriyeti (insanlığı) maddi ve manevi tehlikelerden ve gadab-ı İlâhi’den (Allah’ın azabından) kurtarmaktır.
Bu vazifenin, nokta-i istinadı (dayanak noktası) ve hadimleri (hizmetkarları), MİLYONLARLA EFRADI (fertleri) BULUNAN ORDULAR lazımdır. (Emirdağ Lahikası, s. 25)

Bediüzzaman’ın açıklamalarına göre Hz. Mehdi, halihazırda çeşitli gruplar halinde dağınık olarak bulunan Müslümanları birleştirecek, İslam ahlak ve faziletini, Peygamberimiz (sav)’in gerçek sünnetlerini canlandıracaktır.
İslam aleminin birliğini oluşturacak, bu vesileyle insanlığı maddi ve manevi tehlikelerden kurtaracak ve insanların Allah’ın gazabından sakınmalarına vesile olacaktır.

Bediüzzaman, “HİLAFET-İ MUHAMMEDİYE ÜNVANI İLE” sözleriyle Hz. Mehdi’nin İslam dünyasının önderi olacağını belirtmektedir.
Hz. Mehdi’nin, “İSLAM TOPLUMUNUN LİDERİ VASFIYLA İslamiyet’i yeniden canlandırması, milyonları bulan bir topluluğun maddi ve manevi gücüyle hareket ederek tüm yeryüzünde İslam birliğini sağlaması” özellikleri, ne Bediüzzaman ne de ondan önceki müceddidlerin döneminde gerçekleşmemiş olaylardır.
Bediüzzaman Said Nursi, yaşadığı dönem boyunca İslam dünyası ve Müslümanlar adına eşsiz hizmetlerde bulunmuş, pek çok insanın doğru yolu bulmasına, Allah’a yakınlaşmasına ve imanda derinleşmesine vesile olmuştur.
Ardında halen Müslümanlar için önemli bir hidayet rehberi olan hikmet dolu eserler bırakmış, üstün ilim ve ferasetiyle tüm Müslümanlara ışık tutmuştur.
Büyük mütefekkir Bediüzzaman, şüphesiz 13. asrın müceddididir.
Ancak kendisinin de Peygamberimiz (sav)’in hadisleri doğrultusunda açıkladığı gibi, “TÜM MÜSLÜMANLARIN LİDERİ” vasfını taşıması söz konusu olmamıştır.
Allah’ın izniyle tüm İslam alemi için büyük müjdeler içeren bu olaylar, ahir zamanda Hz. Mehdi vesilesiyle yaşanacak ve bu ünvanı da Hz. Mehdi taşıyacaktır.
Bediüzzaman, bu konuyu tüm bu delilleriyle birlikte anlatarak, kendisinin ahir zaman Mehdisi olmadığını açık bir şekilde ifade etmiştir.

Bugün dünyada 1 milyarın üzerinde Müslüman yaşamaktadır.
Dünya tarihinde ilk defa Müslümanlar sayıca bu kadar çokturlar.
Bu büyüklükte bir kitleye önderlik tarihte kimseye nasip olmamıştır.
Bediüzzaman’ın da müjdelediği gibi, bu şerefli vasfı Allah’ın izniyle ahir zamanın “Büyük Mehdisi” taşıyacaktır.

Bediüzzaman “ŞEAİR-İ İSLAMİYEYİ İHYA ETMEKTİR” sözleriyle, Hz. Mehdi’nin ikinci vazifesinin İslam ahlakının esaslarını yeniden canlandırmak olduğunu belirtmiştir.
Bediüzzaman’ın burada kullandığı “İHYA ETMEK” kelimesi son derece önemlidir.
Bu kelime “yeniden hayata kavuşturmak” anlamındadır.
Hz. Mehdi İslam ahlakının dünya çapında yaşanmasına vesile olacaktır.
Bediüzzaman bu konunun tohumlarını atmıştır, ancak belirttiği gibi “yeniden hayata kavuşturma şeklinde bir canlanma”, tam anlamıyla Hz. Mehdi vesilesiyle yerine getirilecektir.

Bediüzzaman bu sözleriyle Hz. Mehdi’nin, daha önce hiçbir müceddid tarafından yerine getirilmemiş olan görevlerinden birinin “İSLAM BİRLİĞİNİN SAĞLANMASI” olduğunu bildirmektedir.
Bilindiği gibi bu birliktelik, dünya Müslümanlarının bir çatı altında yaşadıkları son devlet olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından ortadan kalkmıştı.
Hz. Mehdi bu birliğin tekrar kurulmasına vesile olacak, milyonlarca Müslümanı biraraya getirecektir.
Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin, bu birliği dayanak noktası edinerek insanlığı maddi ve manevi tehlikelerden koruyacağını ve Allah’ın gazabından sakınmalarına vesile olacağını bildirmiştir.
Bediüzzaman’ın da vurguladığı gibi, İslam birliğinin sağlanması ve bu birliğin liderliği ünvanının taşınması Bediüzzaman’ın döneminde, ondan önceki müceddidlerin tarihinde ve günümüzde de henüz gerçekleşmiş olaylar değildir.
Bediüzzaman da bu gerçeği vurgulamış, bu olayların Hz. Mehdi’nin tanınmasında en önemli alametlerden biri olacağını hatırlatmıştır.
Hz. Mehdi geldiğinde Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi, vesile olacağı bu olaylarla Allah onu tüm insanlara tanıtacaktır.

Bediüzzaman “MİLYONLARLA EFRADI (FERTLERİ) BULUNAN ORDULAR” sözleriyle, Hz. Mehdi’nin bu birlikteliği sağlamasında, ona yardım edecek çok geniş bir kitlenin var olacağından söz etmektedir.
Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin hizmetinde, Allah’ın varlığı ve birliği konusunu, iman hakikatlerini tüm insanlığa anlatacak, geniş kapsamlı bir iman hizmeti yürütecek olan ilim ve iman toplulukları olacağını bildirmiştir.

Bediüzzaman, eserlerinde yer verdiği diğer sözlerinde kendisinin de bu ilim ordusunun, onlara önceden hazırlık yapan bir neferi yani askeri olduğunu anlatmaktadır.
Yaşadığı dönemde, Bediüzzaman’ın hizmetinde böyle geniş bir kitlenin desteği ve yardımı söz konusu olmamıştır.
Bediüzzaman’ın da sözlerinde pek çok kez ifade ettiği gibi, sınırlı bir topluluk olan Nur talebeleri çok kısıtlı imkanlar içerisinde ve çok büyük fedakarlıklarla büyük bir iman hizmeti vermişlerdir.
Bediüzzaman böyle büyük bir kitlenin desteğinin, ancak ahir zamanda söz konusu olacağını ve bunun da Hz. Mehdi’nin yerine getireceği bu büyük göreve nasip olacağını