CHP’de bunlar yaşanırken ben biraz geriye gidip, şu an buzlukta olduğu söylenen barış sürecine bakmak istiyorum.
Çünkü mevcut iktidara gölge ortak olduğunu iddia ettiğim CHP’de yaşananlar, Demirtaş’ın dokunulmazlığının kaldırıldığı günlerle benziyor.
Evet, 22 yıllık iktidarını koruma, kollama ve devam ettirmek için olağanüstü süreçlerden geçen AK Parti’nin ilk yıllardaki Avrupa Birliği’ne uyum, Kürt sorununa çözüm gibi süreçleri, Ergenekon, Balyoz, 17/25 Aralıklar ve 15 Temmuz gibi tankların caddelere çıkarıldığı 28 Şubatları hatırlatıyor, bugünkü yaşananlar..
Yani yereli kazanıp, ülkede birinci parti olan CHP ile kurulan gölge bakanlıklar ortaklığı altında muhalefeti elinde tutup, frenlemek ve zamanla eritecek ortamı oluşturma çabalarıdır.
Bu arada BM toplantısını gölgede bırakan New York Belediye Başkanı hakkında öne sürülen iddialara da bakmak isterim.
Çünkü yereli kazanıp 1. parti olduğunu belirten CHP’nin belediye başkanları da genel başkanları Özgür Özel gibi mevcut iktidarla arka kapılarda gizli ve gölge oyununu oynuyorlar.
Hepsi bir ağızdan "İmamoğlu’nun yanındayız" demelerine rağmen, gerek Adalet yürüyüşünde, gerekse evde gelin çıkarıyorlarmış gibi Maltepe’de düzenledikleri mitingde Kaftancıoğlu’nun saha dışına itilmesinde de bu başkanların aynı filmi oynadıklarını da hatırlıyorum.
Evet, gelelim şimdi karıncayı ezmeden yapılan işleri en iyi anlatan bir alıntıya.
Bugünkü yazımda dikkat çekmek istediğimi en iyi şekilde anlatan aşağıdaki alıntı, ülkede ve CHP’de yaşananları en güzel biçimde ifade ediyor.
İşte bu ülkenin siyasetinde yaşanan gerçekleri anlatan o alıntı, not alıp üzerinde düşünülmesi gereken bir yazı.
Eve giren adam; evde tek başına yaşayan eşini ağlar halde gördü ve ağlamasının sebebini sordu.
Kadın: "Evimizin önündeki ağaca konan kuşlar beni türbansız görebiliyor ve bu durumda Allah'a karşı günah işlemiş olabilirim; onun için ağlıyorum" dedi.
Adam, karısının Allah korkusundan çok etkilendi; karısını kucakladı, alnından öptü, kazma kürek hazırladı ve karısını rahatsız eden kuşların konduğu ağacı kökünden söktü.
Adam çalışıyordu; işe gidiş dönüş saatleri belliydi.
Günlerden bir gün, çalıştığı yerdeki bir arızadan dolayı eve erken geldi.
Kapıyı açtı ve karısına sürpriz yapmak için sessizce içeri girdi. Ve Hayatının sürpriziyle karşılaştı:
Kuşların onu türbansız görmesinin iffetine halel getireceğini düşünen eşi, aşığının koynunda gününü gün ediyordu.
Adam gördüğü durum karşısında şaşkındı; eşi ve aşığına hissettirmeden ihtiyaç duyabileceği birkaç parça eşyayı aldı, evden çıktı ve önüne çıkan ilk yoldan dönmemek üzere yaşadığı şehri terk etti.
Uzun bir yolculuktan sonra kalabalık bir halk topluluğu içinde buldu kendini; kalabalıkta herkes şaşkındı ve anlaşılmaz bir uğultu vardı.
Adam birine yaklaştı ve kalabalığın nedenini sordu.
Kalabalığın nedeni; kraliyet hazinesi çalınmış ve fail bulunamamıştı.
Kral, sarayının önüne halkı toplamış ve fail bulununcaya kadar herkesin sarayın önünde kalmasını emretmişti.
Kalabalıkta adamın ilgisini çeken biri vardı; bu kişi ayak parmakları üzerinde yürüyordu.
Adam, bu adamın kim olduğunu sordu.
"O, kraliyetin din adamı; ayağını tam basarsa, istemeyerek karınca ezebileceği için Allah korkusuyla ayak parmakları üzerinde yürüyor" dediler.
Adam, "Allah’ım, hırsızı buldum, beni krala götürün!" diye çığlık attı; adamı krala götürdüler.
Adam, krala, hazineyi çalan hırsızın kraliyetin din adamı olduğunu, o değilse başının kesilmesini söyledi.
Kraliyetin din adamını getirdiler; kısa bir sorgudan sonra, karınca ezmemek için parmakları üzerinde yürüyen din adamı hazineyi çaldığını itiraf etti.
Ama kralın kafasında bir soru kalmıştı; kral döndü ve hazineyi çalanın din adamı olduğunu söyleyen, daha önce hiç görmediği bu şahsa, "Din adamının hazineyi çaldığını nereden bildin?" dedi.
Adam, "Ey kral! Sevap kazanmak iddiasıyla davranışlarında Allah korkusunu abartanlar, abartılarını başka suçlarını örtmek için yaparlar" dedi.
Nokta..