Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde biz gazetecileri de olumsuz yönde etkileyeceği söylenen ve TBMM Genel Kuruluna getirilen ve Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16. maddesine, Türk Ceza Kanunu (TCK)’de yapılacak değişiklikle ‘devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk’ bölümüne, ‘Devlet güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası verilmesi’ maddesinin eklenmesi planlanıyordu.
Ancak kamuoyu baskısı ve gazetecilerden, aydınlardan gelen tepkiler sonucu CHP, DEM, İYİ Parti, Deva, Gelecek ve İP’in olduğu muhalefet yasa taslağı ikinci kez aynı günlerde geri çekiliyordu.
Resmiyette AK Parti,, MHP, gayri resmi yani yandan HÜDAPAR, DSP, Vatan Partisi ve BBP’nin oluşturduğu koalisyonu pardon başkanlık sistemi adıyla ittifakının meclise getirdiği ve başta biz gazeteciler olmak üzere muhalif düşünüp, ağzını açan yada yazanı yeri geldiğinde ‘hain, terörist, ajan’ diye suçlamaya açık kapı bırakacağı söylenen tasarının yani “Etki ajanlığı” yeniden meclise gelmek üzere ‘şimdilik’ geri çekildiği aynı günlerde ülkemize 16 bin 587 km. uzaklıkta bulunan Yeni Zelanda meclisinde muhalefetçe sağlanan bir zafer, danslarla kutlanıyordu.
Avukat ağırlıklı bizim muhalefetin kendilerine yeni imkan tanıyan Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu jet hızıyla geçirmenin sevincini, biz gazetecileri ve gerçek muhalefeti susturacak denen kanunun geri çekilmesini sakince kutlarken, Güney Büyük Okyanus’ta bir ada ülkesi olan Yeni Zelanda da Yerli halklarla ilgili Waitangi Antlaşması’nı ‘yeniden yorumlayan’ yasa tasarısının görüşmelerinde muhalefet, tasarıyı yırtıp atan Hana-Rawhiti Maipi-Clarke önderliğinde haka dansı yapıyordu.
Çünkü, bizim muhalefet yumuşama pardon normalleşme deyip, umut beklediği iktidarın kayyum atamlarıyla yaşadığı şaşkınlığı ile ne yapacağına karar veremeyip, aldıkları emri yerine getiren ve kendilerini belediyeye sokmayan güvenlik güçleri ile nazikçe tartışıp, meclis başkanına, cumhurbaşkanına telefonlar açarak, önlerindeki engeli aşmaya çalışırlarken Yeni Zelanda’da koalisyon hükümetinin sunduğu, yerli halklarla ilgili Waitangi Antlaşması’nı ‘yeniden yorumlayan’ yasa tasarısı tartışılıyor, Maorilerin karşı çıktığı tasarının Parlamentodaki görüşmeleri sert tartışmalara ve haka dansına sahne oluyordu.
Peki, bizim Etik Ajanlığı denen yasa neydi, Yeni Zelanda da tartışılan yasa neydi?
Evet, meclise getirilen her torba yasasına sonradan atılan sürpriz yasa maddelerine benzer bir madde olduğu söylenen Etik ajanlığı düzenlemesi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilirse, TCK’ya yeni bir suç eklenecek. Peki etki ajanlığı suçu basın ve ifade özgürlüğünü nasıl etkileyebilir?
İkinci kez geri çekilen bahse konu teklif maddesinde, “Devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenlerin üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı” ifadesi yer alıyor. Suçun, savaş sırasında veya savaş hazırlıklarını tehlikeye sokarak işlenmesi halinde, ceza sekiz yıldan 12 yıla kadar arttırılabilecek.
Hukukçulara, meslek örgütlerine ve uzmanlara göre bu düzenleme iktidarın, muhalefeti engellemek ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerini zora koşmak için kullanacağı yeni bir yöntemden ibaret olduğunu belirtirlerken, basın kuruluşu ve temsilcileri bu teklifin yasaya dönüşmesi halinde gazeteciler için ekonomi, askeri-milli savunma, kamu sağlığı, güvenliği veya enerji gibi başlıklarda haber yaptıklarında “suç işlemiş” sayılabileceklerini yani, “casusluk” ile suçlanabileceklerini dile getiriyor.
Yani anlayacağınız yeni bir korku ortamı, ‘acaba’ düşüncesi ile düşünceye oto sansür ve iktidar kim olursa onun eline yeni bir demokrasi delen kılıç.. Kısacası muhalefete ve ifade özgürlüğüne yeni tehlike ve sıkıntıları getirecek iddiaları değil, öyle..
Peki, ülkemizden km. lerce uzaklıkta olan, okyanusun ortasındaki Yeni Zelanda da tepkilere neden olan ve bizim ‘Etik Ajanı’ örneği gibi geri çekilen o yasa neydi?
“Antlaşma İlkeleri Yasası”, hükümetin Waitangi Antlaşması kapsamında yerli halkların haklarını tanıdığını ancak bu hakların yerli halklardan olmayan kişilerin haklarından farklılık göstermesi halinde, bu konunun parlamentoda görüşülerek karara bağlanmasını ön görüyor.
Tasarıya karşı çıkanlar, düzenlemenin, antlaşmanın ve ilkelerinin altını oyduğunu, Maori haklarını tehdit ettiğini ve Maori karşıtı söylemleri teşvik ettiğini düşünüyorlar.
Binlerce Maori, geçen günlerde ülkenin kuzeyindeki Cape Reinga bölgesinden konvoyla güneye doğru yola çıkarak yasa tasarısını protesto etmeye başlamıştı. Dokuz günlük yürüyüşün 19 Kasım’da Parlamentoda son bulması bekleniyor.
Waitangi Antlaşması, 1840 yılında 500’den fazla Maori şefi ile İngiliz Kraliyeti arasında imzalanmıştı.
MUHALEFET TASARIYI YIRTIP HAKA DANSI YAPTI
Tasarı, perşembe günü Yeni Zelanda Parlamentosunda sert tartışmalar eşliğinde ilk okumadan geçti.
Muhalefet partileri, koalisyon milletvekillerine tasarıyı reddetmeleri çağrısında bulundu. Yeşiller Partisi Eş Başkanı Chlöe Swarbrick, “Milletvekillerine sorum şu: Ne pahasına olursa olsun iktidara tutunmak için mi buradasınız, yoksa doğru olanı yapmak için mi” diye sordu.
Muhalefet vekilleri, tasarının bir kopyasını yırtan Te Pāti Māori (Maori Partisi) Milletvekili Hana-Rawhiti Maipi-Clarke’nin önderliğinde haka dansı yapınca oylamaya ara verildi.
Tasarının sunulması ACT partisinin, merkez sağın büyük partisi olan Yeni Zelanda Ulusal Partisi ile yaptığı koalisyon anlaşmasının bir parçasını oluşturuyordu. Koalisyonun üçüncü ortağı New Zealand First (Önce Yeni Zelanda) ise tasarıya destek vermekten vazgeçti.
Yasa mecliste yaklaşık 6 ay boyunca tasarıya ilişkin sunumlar dinlenecek, daha sonra ise tasarı ikinci okuma için uzun uzun tartışılmaya devam edilecek.
Ve haka dansının yapıldığı uzaktaki Yeni Zelanda meclisine gecikmeli olarak, bizde ise önümüzdeki haftalarda ya da kısa bir süre sonra meclise geri geleceği söylenen bizim etik ajanı maddesi hikayesi bu..
Evet, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çıkışı ile muhatap aldığı Öcalan’ın kendisi değil, diyeceklerinin bir video ile meclise getirilmesi önerisini gündeme getiren Karslı hemşerim Avukat, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un ‘PKK’nın bir Kürt siyasi hareketi olarak görülmesine yönelik geliştirilmiş bir devlet inisiyatifinin dili olarak anlaşılması gerekiyor.’ demesiyle etik ajanlığı tasarısı dahil, bir çok konuyu unutturacak olan yeni bir gündemi tartışan ülkemizde ve ondan uzaklarda olan bir devlette yaşananlar arasında tek fark, bizde hak, onlarda haka dansı..
Yorumlar