Trump’un ikinci kez göreve gelmesiyle birlikte birilerinin ‘Daha ileri gidemeyiz’ deyip, Suriye’deki hesapların alt üst olduğunun ortaya çıkmaya başladığını anlamaya başladığımız şu günlerde, Gezi'yi unutmayıp, 15 Temmuz’da Yunanistan’a kaçan ve unutulan ya da unutturulan feto cemaati gibi akıbetleri belli olmayan askerleri geri iade etmeyen Yunan  makamlarının o askerlerle ilgili mahkeme kararına kızanların Kardak’ı da unutturduklarını görmekteyiz..


Yani krizle yönetilen bir ülkede yaşananları unutturmanın yolu olarak iyiden iyiye benimsendiği bir anlayışın anketlerin verdiği sonuçlara göre önüne gelen Anayasa değişikliği konusunda da her an geri vites yapması ihtimali de artıyor gibi..


Çünkü Irak’ta tutmayan, Mısır’da etkili olmayan, Suriye’de, Lübnan'da, Gazze'de şimdi de Gazze'de yaşananları izleyen Batı Şeria'da batağa saplanılan Ortadoğu başta Suriye'nin sarı yakasında olmak üzere yapılan planları o çok istenen değişimi yapmayan iktidarın ve meclisin hır gür bir şekilde önüne sunduğu değişimi yani yeni Anayasa istemi sanki 'Suriye'den çekilecek' denen Trump'un bozduğu hesaplar gibi birinin Anayasa hesaplarını da bozuyor gibi..


Evet, bir dönem Kıbrıs görüşmelerinin devam ettiği ve sonuca varılmak üzere olunduğu ileri sürülen bir sırada üst düzey askerleri Kardak’a çıkaranlar sanırım yeni bir kriz politikası ve bu krizin getireceği karmaşada anketlerin ve ulusalcılar başta olmak üzere toplumun büyük kesiminin 'olmaz' dediği yeni Anayasa değişimini gerçekleştirme hesapları yeniden yapılıyor gibi..
Güneyde barışık ülke bırakmayan bir anlayışın şimdi batıdaki sınırları kaşımaya başlaması olarakta değerlendirilebilecek olan bu gelişmenin Bahçeli'nin uzattığı el ardından 'Adı konmamış yeni bir süreç' denerek istenen o değişime ne kadar yardımcı olur bilinmese de sanki buda tutmayacak gibi..


Buna nedense hala iktidarda bulunanların yanında yer almaya devam eden toplumun büyük kesiminin Anayasa değişimine karşı olduğunu sadece ben bilmiyor, ben görüyorum..


O dönem adına Kardak, bu dönem yeni Anayasa anketi diyebileceğimiz son gelişmelerde bunu ortaya koyarken, günlerdir önüne gelen değişim talebini İmralı'da alınamaması bunu ortaya koyar gibi..


Evet, aralarında meslektaşlarımız gazetecilerinde olduğu 'Ne oluyor?' denen bir süreci ülkede art arda yaşanan gelişmeler ile toplumun büyük bir kesiminin HAYIRlı sabahlar diye başladığı yeni bir sürecin başlangıcına adım atarken geride kalan haftalarda yaşananların kısa özeti bu..

Dernek değil, STK olun..


Seçimden seçime değerlenen, kış geceleri kaz geceleri ile  vur patlasın çal oynasın, vur duysun, yazında kışında büyüyen göbekleri eritmek için festivallere gelip, gözlerine taktıkları güneş gözlükleri ile poz verip, memleket kurtaran derneklerimizin bugünlerde bir hayli hareketli olduklarına şahit olmaktayız..


Gerçi, bu hareketler hala gerçek anlamda bir dönüşü olmayan etkinlikler olsa da insana buna da şükür dedirtmektedir..
Evet, dernek denilince seçimden seçime birilerinin siyasette kullanmadığı, ‘Başkan hele falan partinin genel merkezine bir faks at, üzerine de yaz ki ‘Falan adam aday gösterilmezse siz seçimi kazanamazsınız’ demeyen,  toplumun ana sorunları ile ilgilenen, ciddi ciddi lobi çalışmaları yapan stk’lar akla gelmeli..


İşte bakın Göle Belediyesinin bile İstanbul’daki sarsıntının ardından dernekleri hatırlayıp, ciddiye almaya başladığı Göle’de ki stk’lar ve diğerleri ‘evet bizim asıl işimiz dernekçilik değil, sivil toplum kuruluşuyuz’ demelidirler.
Bir köy muhtarının bakanı arayıp, Göle’nin sorununu gündeme getirdiği gibi stk’larımız da sorunları masaya yatıracak, yöneticiler ile birlikte ele alacak, çözümü için uğraşacak birer ciddi kurum olmalıdırlar..


Ve en önemlisi ‘sizler olmasanız da olur’  diyen ve dernekleri yok sayanları yeri geldiğinde yok sayacak, dik duracak Ardahan’ın stk’larına ihtiyaç duymaktayız..


Çünkü o çok aranan muhalefet gibi derneklerin de buna yani ciddi birer sivil toplum örgütü denen, kısa adı da stk olanların buna çok ama çok ihtiyaçları var..