Uydu üzerinde yayın yapan ulusal tv'de canlı olarak yayınladığımız 'Gazetecilerle Gündem' adlı program öncesi dinlenip, programa hazırlanmam gerekirken ülkede olduğu gibi yerelde yaşananlar uyutmuyordu. Ve takip ettiğim ülke gündeminin yanında yerelde aldığım bir haber ardından 4 Özgür'ü yazmaya başlıyordum..


CHP Genel Başkanı Özgür Özel..
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik..
CHP Ardahan Milletvekili Özgür Erdem İncesu
Ve benin kardeşim Özgür Yılmaz..


İlk üç Özgür'ün benim de içinde olduğum tüm ülke de, dünyada ve tüm Ardahanlıların yakından takip ettiği ama benim bu üç Özgür yetmez birde kardeşim Özgür'ü de düşündüğümü bilmenizi isterim.
Yani bir gazeteci olarak, 3 siyasi Özgür'ün yanı sıra kardeşim olan Hür Özgür'ü de kendime dert ederim.


Evet, Özgür Özel'in ülkenin birinci partisi konumunda bir parti olan ve son olarak ülkenin en büyük kenti İstanbul'un CHP'li Belediye Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı, CHP'nin müstakbel cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun da içine düştüğü sorun ve sıkıntıyı aşmaya, mevcut iktidarı mücadele etmeye çalışan ama 'İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu'nun yanında olması, arkadaşlık yapması, kadın kadına desteğin en güzel örmeği olurdu' diye düşündüğüm ve 'Dilek hanıma destek için sevgili eşini niye yanında getirmedin?' diye sorduğum CHP Genel Başkanı, Eczacı Özgür Özel'in ülkenin gündeminin ilk sıralarında olduğu şu günlerde hepimizin hür özgürlük için çabaladığı da diğer bir gerçek..


Ve aynı Özgür Özel'in partisinin İstanbul İl Başkanı olan ve TEMPO TV'de canlı olarak yayınladığımız 'Gazetecilerle Gündem' adlı programımıza katılma sözünü yerine getirmesini beklediğimiz, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'te bugünlerde bir hayli tartışılan isimlerin başında geldiğinden dolayı sizin olduğu kadar benim de takibimde ve de gündemimde..
Bu mübarek ramazan ayının içinde yaşadıkları tatsızlıkları nedeniyle 'Allah yardımcıları olsun..' dediğim iki Özgür'ü geçip, beni daha çok yakından ilgilendiren memleketimin milletvekili olan CHP'li Ardahan Milletvekili Özgür Erdem İncesu'nun da her iki Özgür gibi bugünlerde bir hayli yoğun olduğunu da görmekteyim..


Çünkü oda adaşları, 2 Özgür gibi yoğun ve bir oraya, bir buraya diye koşturduğunu, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ünlü söz ile anılan ama  'Türk usulü başkanlık sistemi dolaysıyla son yıllarda devre dışı kaldı' denen mecliste temsil ettiği Ardahan ve ülke için yaptığı çalışmalarını karınca, kararınca yorum ve haberlerimle adını ve çabalarını siz okurlarımla ulaştırmaya çalıştığımı da sanırım görmektesiniz.


Ve bu üç Özgür'ü takip ederken diğer bir Özgür olan küçüğüm, kardeşim Özgür'ü de gerek kardeşim olarak, gerekse Ardahan merkezinde bir iş insanı olarak her üç Özgür'den daha yakın ayrıcalıkla yani bizim Özgür'ün ağabeyi olmanın avantajını taşırım.
Ve tüm aileyi olduğu gibi onu da devrimci, sanal ve sahte olmayan sol görüşüyle, haklının, halkının yanında, haksızın karşısında, şeytanın korkulu rüyası olan dik duruşuyla çocukları olarak tırnağı olamayacağımız babamız, Kürt Fezo, Muhtar Fezo, Karaoğlan Ecevit'in İl Genel Meclis Üyesi, yaratıcı fikirleriyle anılan iş insanı Fevzi Yılmaz'ın rahmetli oluşundan dolayı geride kalan aileyi bir baba sorumluluğu ile takip ediyor, diğer 3 Özgür'e haber, yorum bazen de özellerinde kendilerine yazdığım kısa mesajlarla ulaşmaya, yol göstermeye çalışırken 4. Özgür'e, kardeşime aile ferdi sorumluluğu ve rahatlığı ile direk müdahale etmeye çalışırım.


Yani 3 Özgür'e gazetecilik mesleğim çerçevesinde ulaşmaya çalışırken 4. Özgür olan kardeşime hem abisi, hem ailenin gazetecisi olarak ulaşır, konuşur bazen de her ailede olduğu gibi zaman zaman sert şekilde tartışır, yer yer hata diye düşündüğüm hal hareketleri dolaysıyla diğer kardeşlere olduğu gibi kendisini uyarır bazen de kızar ve abi kardeş hukuku içinde 'Özgür dur, işine bak oğlum' derim...
Peki, 3 Özgür'e olduğu gibi 4. Özgür'e de sözüm geçer mi?


İşte burada durup, düşünürken 3 Özgür'ün benim onlara yönelik yazılarımı, habbelerimi, özellerinde ki mesajlarımı yada kendileri ile bir, bir karşılaştığımda onlara dediklerimi, siyasi düşünce olarak kendilerine yönelik söylem ve uyarılarımı bir gazeteci tavsiyesi, eleştirisi hatta zaman zamanda sert haberlerle de olsa da bu çabalarımın art niyetli bir durumdan çok aynı siyasi dünyanın insanı olarak kendilerinin daha çok başarılı olmaları yönünde dostane bir çaba olarak baktıklarına, veya algıladıklarına kendimce inanıyorum.
Ve dönüp, daha iyi olmasını istediğim için sıkça 'Özgür dur, diğer Özgürler gibi sende kendi işine bak oğlum' dediğim kardeşim Özgür'e yani diğer 3 Özgür'e yaptığım eleştirileri, uyarıları, gazeteci olarak değil, kendisinin abisi, ailesinin bir ferdi olarak bizzat uyardığımı sanırım anlamışsınızdır.


Ve benim bu çabalarıma karşı onun ne düşündüğünü bazen 'evet abi haklısın' demesinin yanında bazen de abisi olduğumu unutup, kötülüğünü istemeyeceğimi algılamayıp, kızıp, bağırdığını anlamışsınızdır.
Çünkü şu an bu yazıyı okuyan sen ve ne anlatmaya çalıştığımı anlamaya çalışanların aile fertleri arasında da bu durmların aynılarının sık sık yaşandığını iyi bilirsiniz..


Neyse 4 Özgür ile başlayan bugünkü yazımı yazdığım esnada bir taraftan da tutuklanıp, tutuklanmayacağını büyük bir merakla takip ettiğim ve saatin gece yarısı, 03.45'i bulduğu esnada diğer onca siyasi ve  belediye başkanları gibi tutuklanması için Sulh Ceza mahkemesine sevk edildiğini öğrendiğim İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na önce 'evladım' diyen ardından da yani şu tartışmalı ve belediyelere, şirketlere yetmedi dünya siyasi tarihinde bir ilk olsa da 'oraya da kayyum atanacak..' denen kurultaydan sonra 'Arkamdan hançerlendim' sitemin de bulunan Kılıçdaroğlu'nun kardeşi ile yaşadığı hukuka bakmak isterim.


Evet, benim 'Önce Kaftancıoğlu sonra Kılıçdaroğlu daha sonra da İmamoğlu' diyerek bugün yaşananları dünden beri sıkça işlediğim bu yöndeki iddiam ve yaşanmaya devam eden sürecin sadece bir isim sırası değişimi ile devam ettiğini, bu değişimin nedeninin, 'Arkamdan hançerlendim..' diyen Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu'nun bir birilerine attıkları söylenen kazık nedeninden başka bir yanılgı olmadığını bir kez daha belirtirken aynı Kılçdaroğlu'nun 2022 yılında şu an eski ve yenileri gibi hemşerim Ardahanlılara çokta hayrı olmadığıyla eleştirilen ve ne Saraçhane'de nede Adliyede göremediğimiz bir Avukat Ardahanlının Belediye Başkanı olduğu Kocaeli Derince'de rahmetli olan kardeşi ile yaşadıklarına gelmek isterim.


Hatırlayananız var mı bilmem ama rahmetli olan Kılıçdaroğlu'nun kardeşi Celal Kılıçdaroğlu; 2016’da ağabeyinin FETÖ ile bağlantılı olduğunu iddia ederek “Abim gitsin soyadını Gülen yapsın” demiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Atatürk’e benzetmiş, AK Parti’nin 2017’deki referandum kampanyasına destek vermiş ve partiye üyelik başvurusunda bulunmuştu. AK Parti’nin etik gerekçelerle kabul etmediği üyelik başvurusunun ardından 2019’da Kılıçdaroğlu’na Ankara’da gerçekleştirilen yumruklu saldırıyı yapanları da tebrik etmişti.
Bununla yetinmeyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun kardeşi Celal Kılıçdaroğlu, "Öz kardeşine sahip çıkmasa bile, bu vatana sahip çıksın. Bana da çamur atmasın. Ben kendi çabalarımla geçinip, gidiyorum. Ben Celal Kılıçdaroğlu olarak vatanıma sahip çıkıyorum." demiş ve başta havuz denen medyada olmak üzere bir çok yerde sadece kısa haberlerle gündeme gelmiş ama bir o kadar kısa sürede ciddiye alınmayıp, unutulmuştu.


Evet, benim geçenler de 'Gel Negri Negri Türküsünü Birlikte Söyleyelim' başlığı ile ele aldığım yazımda seslendiğim Ardahan'da ki önemli bir siyasiyi, aşağılamak, küçültmek değil asıl mesleği olduğundan kendisiyle ilgili haber ve yorumlarımda mesleğini belirtip, saygı gösterdiğim idareci ile tam da şu an adı konulmayan yeni bir barış sürecinin yaşandığını, bu yetmez polisin Newroz'a giden gençlere gaz veya jop değil, pamuk şeker hediye ederken 'Memleketin hayrına olmayan kavga, gürültü etmektense ikimiz de birlikte türkü söyleyebiliriz' dediğim ve kendimce sözüm de duracağımı belirttiğim bir sırada duyduklarıma bir kez daha üzülüyordum.
Çünkü kardeşinde olsa dün dost dediğine bugün düşman olup, insanların özeli olanlarına kadar düşüp, dü-şeş beklenen zarları hep-yeke kadar getirmenin kimseye fayda getirmeyeceği gibi bu saçmalıkların anlamsızlığına dikkat çekerken kardeşin de olsa yanlışa yanlış denen Kılıçdaroğlu'nu zorda bırakan kardeşinin durumuna düşülmesi abide olsan, gazetecide olsan insan olduğundan dolayı utanır, üzülürsün..


Evet, bu gibi hikayeleri uzatmak o kadar çok olduğu şu dünyada 'Kızını Dövmeyen Dizini Döver' sözünden daha önemli olan ve Şeyh Edebali'nin sözü olan 'Büyüğünü bilmeyen Allah'ını da bilmez..' sözüyle yazımı noktalarken 'Anlaman gerek anlaman için beni' notuyla 'Dur oğlum, işine, aşına bak' başlığını bir kez daha hatırlatırken..