Geride kalan bir haftanın yoğunluğu ve TEMPO TV’de canlı olarak yayınlanan ‘Gazetecilerle Gündem’ adlı programımızın yorgunluğu ile uzandığım yatağımda daldığım uykuda yeni bir haftaya uyandığım sabahın erken saatinde pencereden dışarı bakarken milyonların seçtiği belediye başkanını hapiste olduğu ve adına ‘Yetim İstanbul’ dediğim ülkenin en büyük metropolünün Nisan ayının yağmurlarıyla üşüyüp, adeta sokakta kalmış bir çocuk misali sessizce ağlıyor gibiydi..
Dışarıda ki havanın hüzünlüyle kalkıp, yüzümü yıkayıp, başına geçtiğim bilgisayarımı açarken önüme düşen ilk haberlerden ikisi dikkatimi çekiyor ve okumakla yetinmeyip, videolarını dinliyorum. Ve Refah ile Saadet partilerinin genel başkanlarının bir birine benzeyen haberlerin aylar önce yani Esenyurt, Van, Tunceli ve diğer belediye başkanlarının görevden alınıp, yerlerine kayyum atandığı sıralarda da yapıldığını ve sadece bu partilerin sayfalarında, kendilerini destekleyen sanallarda yayınlandığın da görüyor, onları da okuyor, inceliyorum.
Ve iki muhafazakâr parti liderinin dediklerini, söylediklerini görmeyen sözde demokrasi havarisi kesilen ulusalcı kemalist, kürt basın ve medyada değil, açıklamaları yapan partilerin sanal ortamlarından, kendi parti sayfalarında ve benim gibi düşünüp, ‘okunması, dinlenilmesi, görülmesi’ gerekir diye düşünenlerin yaptığı paylaşımlarda yayınlanmaya çabalandığını da görüyor, kızıyor ve üzülüyordum..
Yani bu haberleri yayınlamasını beklemediğim havuz denen medya ve basının yanında besleme denen muhalefetin basın ve yayın kaynaklarında da yoktu. Yada ‘elesine’ denip, kısadan geçiliyordu.. Habere değer bile görülmemiş ve bu ülkede yaşananları sadece bu iki partinin çevrelerince kendi çevreleri dile getirdiğinde haber oluyormuş gibi bakılmış, değer verilmemişti.
Halbuki CHP’ye, DEM’e yakın medya ve basının manşetlere taşıyıp, günlerce işlemesi gereken çok önemli açıklama ve çıkışlar olan bu iki haberin kaynaklarının çok şikayet edilen iktidarın seçmenine yakın iki partinin, Saadet ve Yeniden Refah Partisi Genel Başkanlarınca yapılmıştı.
Ve bana göre İmamoğlu’lu CHP’li yada DEM’li birinin söylediklerinden çok önemli ve gündemle ilgili daha çok etkili olacak olan bu iki açıklamayı görmeyen, duymayan sol, mol, muhalefet denen tarafın basın ve medyasının iktidarın emrinde olduğu ileri sürülen havuz medyasının aynısını uyguladıkları için muhalefet başarısız kalıyor, toplumun beklediği muhalefeti bu gibi nedenlerle ortaya koyamıyor.
Evet, ben desem Fakir zaten solcu, yetmedi Kürt ve ‘her iktidara, tek adama, krala, padişaha, diktatöre, despota, başkana, reise karşı dik durmayı kendilerine ilke edinen aydın, yazar, çizer, sanatçı, tayfası yakasından bir gazeteci..’ denip, dikkate alınmadığı gibi CHP ve DEM denildiğinde ise ‘Onlar zaten muhalefet, iktidarın yaptığına hep karşı çıkıyorlar’ denilip, geçildiği şu günlerde muhafazakar ve milliyetçi ağırlıkta bir seçmen ve bakışlı toplumun olduğu bu ülkede İYİ, DEVA, Gelecek, Zafer gibi onca partinin, sendikanın, stk’nın başında olduğu muhalefetin arasında bulunan onca sivil toplum örgütü partilerinden olan Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın dediği ve benimde altına imza attığım bir açıklama yapılıyordu.
Hem de yabancı göçmen korkusuyla son yıllarda kuyruğunu bacaklarına sıkıştıran ama kırmızı kana bulanan Ortadoğu’nun petrolü ile doğalgazını sessizce hortumlayan Avrupa’nın yolu oradan geçer denen Diyarbakır’da, güneyde, doğu da, Karadeniz ve Trakya’da değil, iktidarın ve kendisinin seçmenin ağırlıkta olduğu Orta Anadolu kenti Kastamonu da, ”Muhalefet belediyelerine gelince ayrı hukuk, iktidar belediyelerine gelince farklı hukuk uygulanıyor. Elbette yolsuzluk usulsüzlük kim yaptıysa araştırılsın, yargılansın, gereken yapılsın. Ancak muhalefetin eline geçen belediyelerde AK Parti dönemine ait usulsüzlükler için yapılan suç duyurularıyla ilgili hiçbir işlem yapılmazken, sadece muhalefet belediyelerinin üzerine giderseniz bu adaletsizlik olur, çifte standart olur” diyordu. Ki o belediyeler kendilerinin değil, CHP ile DEM’in belediyeleriydi..
Ve yine iktidarın oy aldığı seçmene çok yakın diğer bir parti olan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan’da hem de milliyetçi, muhafazakar seçmenin daha çok ağırlıkta olduğu Gagkoşlar diyarı Elâzığ’da, ‘ İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarıyla birlikte muhalefet belediyelerinden yapılan tutuklamalara tepki gösterirken bir çifte standarda da dikkat çekti. Aynı şirketin, aynı usulle yaptığı 2 ihaleden birinin CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın tutuklanmasına yol açarken diğerinde AK Partili Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları’yla ilgili soruşturma bile açılmıyor’ diyordu.. Ki; ‘Bu durum şu an iktidarda olan onca belediyelerde de oluyor..’ iddialarının başını alıp, gittiği bir ülkede…
Şimdi burada iktidarın reklam, kredi adı altında doldurup, taşırdığı havuza değil, hak, hukuk, insan hakları, adalette ortaya koydukları çifte standardıyla tanınan yandaş, besleme denen solcu, kürtçü, ulusalcı, kemalist, sözde demokrat basın ve medyada olan ve muhalefetin sesi, soluğu diye geçinen ‘Özgür basın’ derken sadece kendileriyle ilgili sorun olunca kızılca kıyamet koparan iki yüzlü gazeteci meslektaşlarıma soruyorum, mevcut iktidarın seçmenine seslenen ve o seçmene hitap eden iktidarın gerçek yüzünü anlatmakla daha inandırıcı olan bu iki genel başkanın açıklamaları CHP’li Özgür Özel’in veya DEM’li Tuncer Bakırhan’ın dediklerinden ne farkı var ki haber olarak bile gazetelerinizde manşet değil, küçücük küpür de olsa habercik bile yapmaz, tv’leriniz de, ‘Son dakika, çok önemli haber..’ diyerek ‘Eyy seçmen, eyy halk bakın sadece biz değil, iktidara yakın seçmene hitap eden hatta onlarla aynı düşünseler de ‘Doğruya doğru’ diyerek ‘ayrı düşünen iki partiden de muhafazakâr ve milliyetçi geçinen iktidara tepki var’ diye vermenizden vazgeçtim peki xtwitle de olsa onca takipçinizin olduğu, benim çeper dibi dediğim sanallarnızda bile niye paylaşmazsınız?
Bilmem ama bu ülkede oynanan üç değil, 4 maymunculuk yada yalancı, sahte, sanal ulusalcılık, kemalistcilik, kürtçülük yüzünden dün olduğu gibi bugünde yaşanan ve gerçek demokrasi adına utanılması gereken iki yüzlülük, körlülük, çifte standartlık, sağırlık yüzünden dünden bugüne kadar yönetiminde olan iktidarların hemen hepsi baskı dahil, her şeyi kendi kafasına göre yapmasına ön açmış ve açmaktadır..
Çünkü 22 yıl önce 3 Y ile yönetime gelen v e 3 Y’leri terse çevirdiği ileri sürülen anlayışın yani muhafazakar ve milliyetçi olduğunu iddia eden ama gün geçtikçe despotlaştığı ileri sürülen mevcut iktidarın yönetiminde olan bu ülkede onun kadar muhafazakar, milliyetçi kesime hitap eden ve halkın oyları ile seçilenlerin görevden el çektirilip, önce gözaltına sonra tutuklanıp, yerlerine kayyumlar atanmasına ve de boykota yönelik çağrıları yapan gençlerin, insanların feryadına, adı konmazsa da ve bir adım ileri yada geri gitmediği söylenen ‘Barış süreci var’ deyip, susan, toplumsal muhalefeti görmeyip CHP ve diğerleri ile ‘şu ara ben gelemem, olmaz’ diye sadece CHP’nin değil, tüm ülkede ki insanların büyük bölümünün gidişattan memnun olmayıp, kendince oluşturduğu toplumsal muhalefetin yanında bile görünmeyen, DEM’i in dediklerine benzer hatta daha önemli açıklamalar yapan Yeniden Refah ve Saadet adlı iki partinin Genel Başkanlarının dediklerini görmezden gelenleri gören vatandaşta, halkta, millette, milliyetçi de, muhafazakâr da, cemaatlerde, toplumda, ‘Bu iki yüzlüğünüzden hatta havuzdan beter yandaşlığa varan sahtekarlıklarınız dolaysıyla sizden bir şey olmaz’ diyor ve bunlara inanmıyor..
Ve demokrasi havarisi kesilen ama ‘Hep bana, rap bana’ diyen Kemalist, Ulusalcı, Kürt samimiyetsiz basın ve medyanın yönlendirmeye çalıştığı seçmeninde, toplumunda bunları görüp, görmezden geldiği gibi kendi çıkarını düşünen Avrupa’da, Amerika’da kısacası dünyada onları görmüyor, ve ondandır dünden bugüne kadar gelmiş, geçmiş iktidarların çaldıkları çaldık, dedikleri düdük oluveriyor..
Yorumlar