Gecenin geç saatinde biten haber ve gazetelerimizin yorgunluğu ile adı cep telefonu olsa da artık yastık hatta yorgan altı yaptığımız telefonla birlikte uzandığım yatakta YouTube yi tıkladığım da karşıma büyükşehir belediye başkanı ve birçok ilçe belediye başkanının ekibiyle birlikte hapiste olan İstanbul'da yaşanabilecek depremi ve ardından yaşanacakları anlatan bir videon Fragman çalışması telefonumun ekranına düşüyor..
99 Marmara depremini Siyah Beyaz isimli günlük gazetemi 3 yıl boyunca çıkardığım Kocaer'de bizzat yaşamış biri olarak tıklayıp, izlemektense yorgun gözleri kapatıp, uyumaya çalışarak dinliyorum..
Ve bir günü daha geride bıraktığımız hayatın sarsıntıları yetmez gibi youTube videosun da anlatılacakları dinleyerek daldığım uykuda panik için de geri uyanmaya çalışsam da uyanamıyor, çırpınarak boğuluyorum..
Gözlerimi açmaya çalışsam da kollarım kıpırdamıyor, ayaklarımı döşeğe vuruyor, üzerimde ki karabasandan kurtulmaya çalışıyorum..
Ve karşımdaki elbise dolabının üzerinde beni izleyerek uyuyan kedimiz Tatiana sanki beni anlarmışçasına uyku yeri yaptığı gardolabın üzerinden yatağıma atlayıp, omuzlarıma basan, başımı yastıkta kaldırmamı engelleyen karabasını kaçırıp, beni de uyandırıp, bir zıpkın misali üzerimde ki yorganı atarak kendime geliyor, nefes almak için balkona fırlıyorum..
Ve tutmayan uykunun sersemliği ile yağmurun çiselediği soğuk bir sabahın sessizliğine bürünmüş olan İstanbul'u izleyip, geri dönüp, telefonumu arıyorum.. Şarjı bitmiş, yere düşmüş telefonu zar, zor bulup, şarja bağlamak için rahatsız olan annesine ziyarete giden sevgili eşim olmadığı kaç gündür serin yatak odasını terk edip, bir bardak şu içmek için mutfağa geçiyorum.. Ve açık bıraktığı bilgisayara göz atarken bu kez karşıma adeta yeni bir deprem haberi düşüyor..
Çünkü karşımdaki ikince videoda uygulamaya koyduğu gümrüklerle dünya borsalarında ekonomik depremlere neden olan Trump'un Gazze'yi yerle bir eden, çel, çocuk demeden insan öldüren İsrail Başbakanı yanında dostum dediği Erdoğan'a 'O beni tanıyor, beni dinler' diyerek üstü kapalı mesajlar yolluyordu.. Ve uykusuz bir geceyi daha terk eden yorgun gözlerle diğer haberleri gözlemleyip, yeniden geçtiğim yatak odamda şarj alan cep pardon yastık ve yorgan altı telefonumla yerel haberleri de okuyorum..
Ardahan'ın yanı sıra yazılarımın da yayınlandığı Afyon Time adlı haber sitesinde belediyelerde Nisan ayı toplantılarının yapıldığını ve İmamoğlu'nün tutuklanması ardından düzenlenen etkinliklerde göremediğimiz 'buraya DEM'li giremez' diyen Kürt dostu (!) kadın başkanlı Afyonkarahisar belediye meclisindeki gerginliği merak edip, bakarken bizim belediyede de Ak Partili, DEM'li, MHP'li Meclis Üyelerinin olup, olmadığını düşünüyordum..
Çünkü Ardahan'da ki belediye ve İl genel meclis üyelerinin oturum parası almaktan ve desinler diyeden öteye geçmekten öteye gidemediklerinden değil kavga tartışma bile olmazsa da Afyon belediye meclisinde ki toplantısında yaşanan 'hizmet yarışı' tartışmalarının neredeyse kavgaya dönüştüğünü meslektaşım İsmail Ögeday'ın imzasıyla okuyordum..
Evet, Ardahan Belediyesinin lise yolunda Lise yurdunun arazisinde al, acele yaptığı küçücük çocuk parkının çıkan yangın sonucu kül olduğunu da okurken AK Partili milletvekilinin ikinci kez başkanlığa gelen İl Başkanını hala kutlamasa da yanına alıp, ilçe ilçe gezerken Göle'ye gelecek olan 10 Bin ithal inekten bahsetmeyip, bol sabıkalı oldukları ileri sürülen gizli tanıkların 'sanıyorum, ele düşünüyorum, tahmin ediyorum' diye ifadeleri ile 5 milyona yakın oy alan başkanı hapse atılan İBB'nin başkanını suçlayan iddianamede bile olmayan hayali 500 milyonunun hesabını soruyordu..
Halbuki daha yeni hem de kendi partisinin İl Başkanıyla olduğu gibi rektörüyle arası olmayan vekilin memleketinin doğalgazı olmadığından SYDV'nın kömürü ile ısınmaya çalışan Posof Meslek Yüksek Okulu, öğrenci yurdu mahkemelik olan Çıldır MYO'lu Ardahan Üniversitesinin 500 milyonluk iki yeni ihaleyi 'gitti, gidecek' diye beklenen 8 yılda ancak imamı ve cemaati olmayan bir cami yapan emanet rektörün yaptırmasını konuşacak diye bekliyorduk..
Velhasıl diye geçip, yeniden uyumaya çalışırken sabahın geldiğini ardı ardıma çalan telefonlarımla anlıyor ve yeni bir 'uykusuz geceler..' şarkısını mırıldayarak yüzüme vurduğum soğuk su ile iyiden iyiye uyanıyorum..
Ve tam evde çıkarken çalan telefonu açıp, 'Alo' dedikten sonra karşıdaki tanıdık sesi de dinleyip, kapattıktan sonra birden yüksek sesle kahkahalar atıp, beni karabasanın altında kurtaran Kedimiz Tatinayı ve sabah şarkılarını andıran sesleri ile sadece bizi değil, tüm apartmanı uyandıran kuşlarımızı da korkutuyorum..
Çünkü okyanus ötesinden Ardahan yereline kadar yaşanan onca sorunu, sıkıntıyı kendime dert edip, uykusuz geçen gecelerle kendimce, karınca kararınca bir şeyler yapmaya ve memleket yetmeyip, Suriye'yi, Gazze'yi Çin'i dert ederken telefondaki karşı ses bana çok ama çok önemli bir şey soruyordu..
Çünkü onun derdi ne her an yaşanacak denen İstanbul'un depremi nede Okyanus ötesinden gelen ve dünya borsalarını 7 şiddetinde sarsan yazılı ve görüntülü haberler değildi.
Yapılaşmada plan, program ve mimarı olmayan kentin zar, zor yapılan çocuk parkının neden yandığı anlaşılmayan Ardahan Belediyesinin meclisinin tam tersi tartışmalı hatta kavgalı Afyon Belediyesi'nin ulusalcı faşist kafalı kadın belediye başkanının toplantısı ise hiç değildi..
Ve onun derdi, kendi dünyasıydı.. Ve onun derdi 'Fakirciğim Orağazlı olan bir aile kızımızı oğullarına istemiş. acaba falan aileyi tanıyor musun.. Kızı versek mi?' derdiydi..
Evet..
Çocuk parkı yansa da
'Sen yanmasan ben yanmazsam..
Susma sustukça sıra sana da gelecek..
Bir damla su sende taşı..
Yollar yürümekle aşınmaz..' gibi onca sloganlarla mücadele edildiği şu dünyada herkesin kendisinin kurduğu dünyası olduğunu ve o kurdukları küçük dünyalarını koruma, kollama görevini de gecesini gündüzlerine katan biz saflara bıraktığını da bu kez bir geceyi daha uykusuz geçiren kendime ve benim gibi nice gelmiş, geçmiş saflara üzülerek anlıyordum, 'Baba ben o dediğin, Ardahan Hanak Orağaz köylü aileyi tanımıyorum, Orağazlı olan Ardahan belediye başkanına sor..' derken..
Yorumlar