Adı konulmazsa da, 'çekirge bir atlar, iki atlar üçüncüsünde yakalanır' denen yeni ve üçüncü, belki de son bir sürecin yaşandığı bir gerçek..
Siyaseten takdire şayan bir siyasi çizgiyle yönetime yani devletin iradesini yönetmeye geldiğinden bu yana kabuklaşmış olan onca bir çok sorun gibi adına Kürt Sorunu denen sorunu çözmeyi öyle yada böyle aklına koyan ve bu yönde samimi sayılacak iyi niyetli adımlarının yanında kadife eldivenin içinde ki demir yumruğu da göstermeyi ihmal etmeyen Erdoğan'dan sonra bu sorunu kabul etmeyen bir siyasi partinin başında ki Bahçeli'nin cesur çıkışıyla bir kez daha yani 3. kez gündeme gelen sürecin karşı tarafı Öcalan'ın da AB'nin yolunun orada geçtiği söylenen Diyarbakır'da okuduğu bir esnada 50 yıl önce kurduğu örgütün kendisini feshetmesi çağrısıyla samimi olduğunu ortaya koymuştur.
Ve son olarak İmralı heyeti denen heyetin 3'nünden ikisinin ziyaret ettiği ve 'Benim değil, milletin evi' denen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi görüşmesi ardından gelişmenin ve başlayıp, başlamadığı, muhataplarının kimler olduğu tartışılan sürecin ciddiyetliği de biraz daha anlaşılmış ve netleşmiştir.. Hatta kamuoyunun büyük kesimini sevindirmiştir.
Devletin kozmik odasının dünyada ve Ortadoğu'da yaşananları tahlil edip, başta Erdoğan'a olmak üzere ülke yöneticilerine ve CHP'nin de aralarında olduğu muhalefet ile taraflara 9 yıldır tutuklu bulunan Demirtaş gibi saz çalmayı seven, hatta 'Kent Uzlaşması' ile 2. kez seçilen Ardahan'ın CHP'li türkücü belediye başkanı gibi klipte yapan İbrahim Kalan'ın başında olduğu Milli İstihbarat Başkanlığı aracılığı ile verdiği bilgilerin ciddiyeteiğini kavranan herkesin ve kamuoyunun yarısında çoğunun taraf olduğu bu yeni sürece biz gazetecilerde öyle yada böyle taraf olmanın yanında gelişmeler konusunda en iyi haberi verme mücadelesi içinde olduğu da diğer bir gerçek.
Çünkü gerek saraya pardon Külliyeye gerekse İmralı'ya bu konuda ulaşıp, en iyi haberi alma çabası içinde olan biz gazetecilerde bir kamu görevi yapma derdinde.
Evet, biz gazetecilerin derdi olan var denen ancak adı konmayan ama devam ettiği alenen ortada olan ve Haziran'a kadar sonlanacağı da belirtilen sürecin haberi için yıllardır yani benimde sarsıldığım Marmara depreminin yaşandığı1999 yılının Şubat ayından bu yana her an depremle karşılaşacağı söylenen ve belediye başkanının hapiste olduğu İstanbullu Marmara Denizi'ndeki İmralı Adası'nda, bulunan Öcalan'ın kendi belirlediği ve daha önce görüştüklerinin de aralarında olduğu bazı gazeteci meslektaşlarımı İmarlıya davet ettiğini ve meslektaşlarımın gelip, kendisiyle görüşmesini istediğini resmi olmazsa da yine gazeteci meslektaşlarımdan haber olarak alıyoruz.
Bu haberi duyan bende 'Acaba olur mu yada nasıl yapsam da bende gitsem?' diye düşünüp, bu yönde kiminle, kimlerle temasa geçmem gerekir diyerek bu konuya sıcak taraflarla kendi imklanlarmla temasa geçip, nama nasıl yardımcı olacaklarını sorup, soruşturdum.
Ancak baktım ki aradıklarımın bit çok konuda olduğu gibi bu konuda da çokra eli dolu olmadıkları ve 'Hım, mım' diyetlerken benim 'Öcalan'la görüşme talebimi kendilerine zarar vereceğini 'riskli bir iş' dercesine korktuklarını da his etmiyor değildim.
Belki de samimiydiler ama bu yönde ellerinden gelen bir şey olamayacağını bana söyleyemediklerinden bende buradan, açık bir mektup olarakta değerlendirilmesini umduğum bu yazımla hem Devlete, hem de Demlilere çağrıda bulunmanın daha kolay olacağını düşünürken kamuoyuna açık bir alanda bu yönde ki seslenişimle de ne kadar ciddi ve samimi olduğumu ortaya koyayım dedim.
Evet, iki tarafa da buradan bir kez daha seslenerek 'Bu süreçte bende varım' diyerek taraflara sesleniyorum..
Bende Öcalan ile görüşmek ısıtıyorum ve imkân olursa Öcalan'ın istediği ve devletin kontrol ettiğini düşündüğüm listesini yaptığı söylenen gazeteci meslektaşların arasına benim de adımı soy adı mı yazın ve kendisine başta 'Hewal adı altında Helwacı geçinenleri de anlatacağım' diyerek o listede yer almak isteyen beni de Öcalan ile görüştürün diyorum.
Ve benimde gönülden desteklediğim ama bir çok insan gibi tereddütleri olan bu dördüncüsü olmayabilir dediğim üçüncü sürecin tarafları olan Devlet ve DEM'lilere buradan bir kez daha seslenerek 'Bende meclise gel, çağrını yap' denen ve hep aynı isimlerle görüşmek, görüştürülmek isteyen Öcalan ile bizzat, İmralı'da görüşmek ve oradan alacağım izlenimlerimi kamuoyu ve okurlarımla haber, yorum olarak tüm şeffaflığı ile paylaşmak istiyorum'
Ve, 'yapıldığı söylenen davet yada çağrıya kimse gitmese de barış için ben varım ve buradayım' diyorum..
Saygılarımla..
Yorumlar