Aslında, 'Bahçeli niye kalp krizi geçirdi?  diye başlayıp, sonra da 'Sırrı Süreyya Önder'in neden kalp krizi geçirdi?' diye sorulan sorulara cevap aramak gerekir.


Ama bu soylara cevap vermeden önce eşi, kendisinden daha namusluca, evinin ekmeği için ev temizliği yaparken o saçını boyayıp, adam, sözde aydın, yazan, hatta gazeteci diye takım elbiselerle ortalıkta gezenlerinin neden dişlerinin dökülüp, yaşlanmadığı hatta kalp krizi gibi rahatsızlıklara yakalanmayıp hiç ölmeyecek gibi onun bunun sırtında  kalp krizi geçirme stresini taşımadan ölmeyecekmiş gibi yaşayan fesat ve çukurdan aşağı dost geçinen namussuzları tıp uzmanlarına sormak lazım.


Çünkü Kürtçe de 'Porê bê namûsan sipî nabe.., Türkçe'de 'Namusuz insanın saçları ağarmaz!..' diye bakılan bu tiplerin derdi dahil her sorun, sıkıntıyı kendisine dert edip, düşünenlerin kalplerine yükledikleri strese ölüm değil, dağ bile dayanamazken bu tiplerin nasıl olup, saçlarını boyayıp, çeper diplerinde, sanalda ona buna mesajlar yazan ve kendilerine atılan kemiklerle keyif içinde yaşarlar. 
Bu tiplerin kim olduklarını şöyle etrafınıza bakarak siz okurlarım cevabını bulmaya çalışsın derken, kalp spazmı geçirmiş olan ben yazıma başlık olan soruların cevaplarını kendimin yaşadığı örneklere benzettiğim sebepleri saymakla vermeye çalışayayım.


Önce, 'Devlet Bahçeli niye kalp krizi geçirdi?' diye baktığımız da günlük yazılarımın yayınlandığı onca yayın arasında bulunan Afyon Time isimi haber sitesinde yayınlanan son köşe yazılarımdan bir olan ve ulusal tv'lerin ekranlarına da taşınan 'KALP KRİZİ GEÇİRTEN BARIŞ SÜRECİ..' başlıklı yazıma babamın 12 Eylül darbesi ardından 'siyasi sürgün olarak sürgün edilginden dolayı sorunlu olarak 3 yıl yaşadığım Afyonkarahisar'ı kendisine dert edinen ve o dertlerin çözüm bulması için her gün yazan Afyon TİME adlı haber sitesinde ki yazımı yayınlanıp, sanalda paylaşması ardından gelen mesajla cevap buluyordu.


'TC Ismail Şen' isimli okurumun,  'Sözde barış sürecini ortaya atan ve destekleyen kim varsa vatana ihanet şehitlerimizin ruhuna saygısızlık gazi ve şehit yakınlarınıza da zulümdür. Halk bu ihaneti unutmaz tarihte affetmez' şeklinde ki mesajı ben değil, bunlara benzer milyonları bulan mesajları ve tepkiler alan Bahçeli'nin okuduğunu düşünün ve ' Ya bu kadar baskıya kalp mi dayanır?' diye kendinize değil, vicdanınıza sessizce bir soruyla sorun..


Tabi ki hayır.. Çünkü doğruya doğru demenin bile 9 köyden insanı kovdurduğu şu dünyada, 'Sende haklısın.. Ama yine de barış ve huzur istemek ve Ortadoğu'yu kana bulayan İsrail, ABD ve dış güçler denenlerin 50 yıldır kanayan yarayı her an kaşıyıp, kanatacağı yani tetikleyeceğini de düşünüp, yeni göz yaşları istememek gerek.. 


Ki Devletin kozmik odası dediğimiz kurumlar başta olmak üzere sanırım bunu his ettiği için ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mecliste yaptığı konuşmada 'sınırımıza geliyorlar' demesi ardından konuya sen, ben değil, bizzat devlet hem de onlardan erken davranarak MİT Başkanı eşliğinde yerelde ve genelde şu an birinci parti olan CHP'ye de bilgi vererek konuya el attı. 


Ve yine unutmamak gereken diğer bir gelişmede, Erdoğan'ın ardından radikal milliyetçi bir partinin genel başkanı olan Bahçeli gibi bir insanın çoğumuzun aklına gelmeyecek radikal bir çıkış ve siyasi riskle yine o hepimizin olan TBMM'de ki tarihi konuşmasını yaparak, yeni bir süreci neden başlattığını da genişçe değerlendirmek daha doğru olmaz mı?


Evet, benimde olan sizin şehidinizin olduğu gibi bu ülkede Türk, Kürt, Alevi Suni ayırmadan herkesin şehidi var.. Örnek benim teyzemin civan oğlu vatani görevini yaparken şehit olan oğlu ve çoğu yakın, akraba, komşu olan alillerin çocukları olmak üzere Afyon gibi memleketim Ardahan'ın 200'e yakın şehidin olduğu gibi.. Ha bur arada bizim köyde yaşanan kan davasında da 2 amcasını, karşı tarafta da iki köylüsünü, komşusunu kayıp eden, kan davası çatışmasında sol yanında gerçek kurşun yiyen ve sonra sağlanan barış ardından düşman deden karşı tarafın oğlunun evine misafir edilmiş, gece o evde konaklamış kalmış, şu an köy derneğimizde yan yana birlikte metropollerde ki köylülerimizi bir araya getirmeye çalışan bir insan, bir gazeteci olarak barışın kanla yıkanmadığını en iyi bilen ve yazımın altına bir kez daha imza atarak barış diyen biriyim..

 

Saygılarımla..' diuere Afyon TİME'de ki okuruma bu cevabı versen ne fayda..
Evet, Bahçeli gibi ağır bir kalp ameliyatı geçiren Sırrı Süreyya Önder'in neden kalp krizi  geçirdiğinde baktığımızda ise yakın bir baba dostunu ziyaretimde  'Abi devrimci ağabeylerimiz, yoldaşlar, hewal abiler, dayılar, amcalar dediklerimiz neredesiniz siz.. Niye ortalıkta yoksunuz.. Biz sizlere bakarak dünya görüşümüze vardık. Ama gel gör ki 12 Eylül bizi ezdi geçti diyen siz  dün susmazken, bugün yaşananlara niye  sesiz, sedasız kalıyorsunuz?' diye kendisine sitem ederken verdiği cevabı hatırlayıp, onların o mücadelesinin değerini anlamayanların ve şu an ölümle pençeleşen Önder'in haline ağlıyorum.


Çünkü o baba dostunun benim sitemim üzerine, 'Fakirciğim birileri bilmezse de sen beni daha iyi tanır, bilirsin. Yıllarca verilen mücadeleler dolaysıyla hapis olduk, işkenceler gördük, yanımızda ki arkadaşlar gözümüzün önünde yok edildiler. Üzdüğümüz anamızın, babamızın cenazelerine bile katılamadık. Ülkeyi, halkımızı kurtaracağız derken çel çocuğumuzdan uzak kaldık. Yetmedi onları üzmekten, yormaktan ve mağdur etmekten geri kalmayıp, tüm toplumun eşit, hak, hukuk, adalet içinde demokrasi denen sistemde bir arada yaşasınlar dedik. 


Ama gel gör ki en yakınımızca yani 'Unutma bizi' dediğimiz halkımız tarafından makarna, kömür derdi yüzünden satıldık, ihbar edildik. Vurulduk, öldük, tutsak edildik. Buda yetmedi yine 'olsun halkımız için mücadeleye devam' diyerek katıldığım bir toplantıda tahminen 17-18 yaşlarında, üstünde doğru, dürüst tıraşı olmayan, üstü başı leşten beter, ağzında beleşten aldığı belli bir cigara ile eli arkada girdiği toplantı salonunda, mücadelemizi yerle bir eden saygısızca ve de salakça sanki asker yada koğuş arkadaşıymışım gibi 'Hewal sende amma keyif yaşarsın, para kazanırsın, işiniz iş..' demesi karşısında ben ne yapayım hele de bana' demişti..


Ve 'milyonları bulan bu tiplerle her gün karşılaşan ve bunlar rahat etsin diyerek hayatını yok saydığından, sosyal hayattan, sağlığından olduğundan kalp hastası olan ben ve senin aradığın bizler bu tiplere nasıl dayanır' demişti.
Evet, çalan her telefonun, uzakta yakında yaşanan her sorunun gelip seni bulduğu ve senin de biriler gibi bunlara karşı duyarsız kalıp, saçını boyar, kendilerine atılan etsiz kemiklerle beslendiğini unutup, yaşadığını sananların yorduğu insanlara insan denilen bu dünya da insan geçinen çok akılılar olunca Bahçeli'nin, Sırrı Süreyya'nın , babamın dostun ve gazetecilik denen ağır meslekte gerekse çevresinde, ailesinde olan onca sorun ve sıkıntılara dayanmaya çalışan sapzm rahatsızlığı ile kalbi yoklanan benim kalbim nasıl dayanacak, 'Ey 'Özal'dan sonra Bahçeli ve sonrasında hepimizi üzen barış elçisi, 'Sırrı Süreyya Önde nasıl kalp krizi geçirdi?' diye sorup, benim gibi saf saf cevap bekleyenler