Kendi özgüveni ile var olmaya çalışan bir kişi, yakından tanıdığım iş insanı, siyasetçi Fatih Sinan Yılmaz'ın da büyük ihtimalle 'Fetih Parti' adlı yeni bir parti kurmaya çalıştığı ülkede mevcut iktidarın da kendisinden sonra iktidara gelme ihtimali olan siyasi oluşumları ya yanına almaya ya da 'Benden değil' diyerek telef etme operasyonlarının devam edeceğini ima ettiğini görüyor, izliyoruz.
Evet, onca yaşanan olumsuzluklara karşın hâlâ %40 gibi bir desteği olan Erdoğan'ın başını çektiği mevcut iktidarın İmam Hatip ve Kur'an Kursları üzerinde oluşturduğu daha sonra TUSİAD'a alternatif olarak MÜSİAD yetmedi Baroları ikiye bölmek gibi yeni kuruluşların oluşması ile Sivil Toplum Örgütlerinin değerini anlayıp, Aşiret, cemaat ve yöresel dernekler dahil bir çok cemiyetle hareket etmesi ile geldiği iktidarda 23 yılı geride bırakmanın keyfini yaşıyor.
Tabi bu 23 yıl süresince içine girdiği şımarıklıkla başta SKM yani parti içi Seçim Komisyon Merkezleri, Mahalle Komisyonları olmak üzere bir çok stk'yı ya emrinde yada da görmezden gelip, dışlamaya başlayınca başta İstanbul'da olmak üzere bir çok kentte seçimleri kazanamayıp, son iki yerel seçimlerde aldığı darbe ile morali bozuldu.
Ve bugün yeniden toparlanma, yeniden Mahalle Komisyonları kurma hesapları içine girdi.
Öte yanda başta CHP ve stk'ları çokta algılamayan DEM gibi partiler olmak üzere karşı grup iktidarın ötelediği, şımarıp, görmek istemediği stk'lara, federasyonlara, derneklere sahip çıkmaktansa, iktidara kızıp yeni arayışlara girmelerini fırsat bilerek yanına çekmesiyle başarısına başarı katmış ve başta Belediye Başkanı hapiste olan İstanbul Esenyurt'ta olmak üzere hemşericilik üzerinde bir çok alanda kendine yol açmış ve seçimler de seçilmeyi başarmıştır.
Peki bunlar olurken cemiyetçiler ne yapmışlar?
Kimi kuruldukları gibi kalmış, kimi ise saz eşliğinde kaz, pilav pişirmeye devam etmiş kimi iste 'Güçlü Bir lobi' parolası ile kendinden vermiş ve toplumunun fertlerinin siyasette de var olması için çabalar ortaya koymuş, tüm engelleme ve paçalara yapışmalara rağmen 'Varım, varız' demeyi başarıp, başta siyasi partilere olmak üzere kendisini her alanda ortaya koymayı başarmış.
'Kim bunlar?' dediğimizde ise başta zaman zaman çok kızdığımız hatta düşman ilan ettiğimiz ve adına 'Yahudi Lobisi', 'Ermeni Cemiyetleri' hatta 'Gürcü Mafyası' ya da 'Karadenizliler' dediklerimiz aslında dernekçilikle, federasyonculukla ve diğer adıyla lobicilikle yani cemiyetçilikle sadece bugün değil, dünya kurulduğundan bu yana şehirlerini, kentlerini, kasabalarını ülkeyi, dünyayı yönetme noktasına gelmişlerdir.
Peki bu durumu algılayan, anlayanlar mı çok anlamayanlar mı?
Bilmem ama insanların bir birinden haberdar olması için sanal ortamlarda kurulan gruplarda bile duramayıp, hemen çıkanların çok akıllı sandıkları kendilerinin aslında o çok istenen siyasetten, stk'çılıktan, lobicilikten uzak olanlardır.
Yani başta yerel gazeteciliği olmak üzere dernekçiliği, federasyonları, cemiyetleri anlamayıp, desteklemedikleri yetmezmiş gibi engelleyip, kobuğ yeme hainliği ile iş yaptırmama çabası içinde olanların daha çok olduğu bir ülkenin Ermeni Lobisi karşısında ya da Amerika dolarının altında ezilen taraf olduklarını anlamayanlardır Yahudi cemiyetçiliğinin nasıl yapıldığını, yapılacağını algılamayanladır..
Şevk kırmakta, moral bozmakta bire bir olan bu grubun yerinde pinekleyen, 'küçük olsun, benim olsun' diyenlerden başkaları olmadığı bir gerçek olan bu süreçte cemiyetçilik yapmak isteyenlerin de bunlara teslim olmaması, direnmesi hatta mevcut iktidar dahil cemiyetçiliğin önemini kavraması için mücadeleye devam edilmesi gerekir diye düşünenlerdenim.
Evet, zor bir o kadar da stresli bir iş olan ama daha dün karşısına MÜSİAD'ı, 2. Baroyu kurmuş yetmedi Ziraat, Halk ve Kalkınma gibi resmi bankaların zaten yaptığını işleri TDK; SERKA, SODES gibi kurumlara dağıtıp, hem kendisine yakınlar iş alanı yaratmış, hem de kendine yakın olanlara destek, kredi adı altında destek vermekle kalmayıp, öteledikleri TUSİAD'ı kabul eden ve içine girdikleri ekonomik sıkıntıdan çıkmak için yardım isteyen Başkan Erdoğan'a dahil herkese güçlerini kabul ettirmek için mücadeleye devam etmeliler.
Çünkü bu ülkenin olduğu gibi dünyanın bir gerçeği olan cemiyetçiliğin aslında bir örgütlenme stili olduğu ve bu örgütlemenin bu ülkenin kurtuluşuna büyük destek veren önce çete sonrasında ordu olanlar gibi yılmadan mücadele vermesi gerekir ki cemiyetçiliğin nasıl bir güç olduğunu ortaya koymalıdırlar.
Bunu yaparken de her işte olduğu gibi cemiyetçilikte de işin hiç kolay olmadığı, çeper dibinde fesatlık yapanlar dahil bir çok engelin olduğunu ve asıl işlerinin bu fesatları ve fesatlıkları aşıp, topluma kendisini kabul ettirmek gerekir..
Onun içinde yeni bir parti için yola çıkan ve ülkenin her alanının fethetmek için yola çıkan Fatih Sinan Yılmaz gibi siyasilerin yanının da, stk'larda yer alanların cemiyetçiliğin nasıl yapılacağını ortaya koymak için mücadeleye devam etmek gerekir..
Sizde dünya normlarında siyaset ve stk'çılık nasıl yapıldığına bir bakın ve yapanlara, yapmaya çalışanlar bu yönde samimi olanlara destek olun derim..
Yorumlar